Gelelim deneyimlediklerimize…

Koloni içinde çalışan arılar işçi arılardır ve dişidir. Bir de kraliçe arılar çalışır. Erkek arılar yer, içer, gezer, çiftleşir ve ölürler. Sanırım tüm canlılar içinde en rahat erkek yaşamı arılarda var. Bir de ölüm olmasa keyiflerine diyecek yok. Bal canavarları 🙂

Bizim işçi kızlar 12-13 günlük olunca ilk uçuşlarını yapmaya başlarlar. Bu arılara tarlacı arılar denir. Bu günden sonra polen toplama, nektar toplama, su getirme gibi dışarıdan içeriye yapılacak tüm toplama ve sevkiyat işlerine bizim tarlacı kızlar bakar. Arılarda metabolizma ne kadar hızlı çalışırsa ömür o kadar kısa olur. Tam anlamıyla ters orantı söz konusudur.

En uzun ömürlü kızlar kış döneminde yaşama şansı bulanlardır. Bunlar 6-9 ay arası yaşarlar. en kısa dönem yaşayanlar bal akımı döneminde yaşayanlardır. Bir de hele ilaçlı bir ayçiçeği tarlasındalarsa, garibimler kovandan çıkar, gider nektarı toplar, çiçekten kafalarını kaldırınca kondukları ilaçlı bitkinin etkisiyle yön duygularını kaybettikleri için yollarını kaybeder kovanlarını bulamazlar.

Arı, kolonisi olmadan yaşayamaz. Bal arısı tek başına bir hiçtir. Bu kraliçe arıda olsa, işçi arıda olsa farketmez. Ölür giderler.

Bizim kızlar baharda dışarı çıktımı ballı baba, püren, kiraz, erik ve envai çeşit çiçeğe konar nektar toplarlar. Topladıkları nektarı bal midelerinde depolarlar. Bal midesindeki nektar arının midesindeki sıvılarla karışarak dönüşüme uğrar. Tatsız tuzsuz nektar dünyanın en saf en temiz gıdasına dönüşür.

Dışarıdan nektarı getiren tarlacı arılarımız bu nektarı kovan içindeki işçi arılara devreder. Bu arılar da yine bu işlenmiş bala benzeyen sıvıyı tekrar işler. Önce Peteklere doldururlar. Bu balın su oranı çok yüksektir. Tadı kötüdür. İşçi arılarımız sulu balı minik kanatlarını çırparak sulu balın suyunu uçurarak %16-17 civarında su kalıncaya kadar olgunlaştırırlar. Böylece dünyanın en harikulade gıdası bal oluşmuş olur. Öyle bir üründür ki bu içinde mikrop barınmaz.